27 Eylül 2010 Pazartesi

Açıkhavada Şebnem Ferah keyfi


Cuma gecesi ani bir karar verip, cumartesi gecesi Açıkhavada Şebnem Ferah'ın akustik konserine gittik. Birşey söylemeye gerek yok aslında, muhteşemmmmmm bir konserdi, o kadar özlemişim ki Şebo'yu sahnede izlemeyi, resmen doyamadım.

Benim için konserin bir önemi de 6 yaşındaki yeğenimin ilk konser deneyimi olmasıydı :)) kendisi sıkı bir Şebnem Ferah hayranıdır, birçok şarkıya bağırarak ve kafa sallayarak eşlik etmesi gerçekten görülmeye değerdi, itiraf ediyorum konserin bir kısmında Şebnem'i bırakıp yeğenimi izledim :)) saat 11 gibi uykusu geldiği halde konser bitmeden gitmeyi reddetti,sonuna kadar babasının kucağında yarı uyur vaziyette konseri seyretti, ama gecenin en can alıcı anı annesine dönüp "bu kadar bağırmaya Şebnem'in sesi kısılmıyor mu anne?" diye sormasıydı sanırım :))) Yeğenimin aldığı keyfi gördükten sonra kesin karar verdim, 2. favorisi olan Emre Aydın konserine gitme vakti gelmiş artık, son olarak da çok istediği Fenerbahçe maçına gideceğiz beraber inşallah :))


Konser Fırtına ile başladı, Çakıl Taşları, Sigara, Eski, Vazgeçtim Dünyadan, Can Kırıkları gibi eski yeni birçok muhteşem şarkı ile devam etti, son şarkı olarak da benim en favorim olan Bu Aşk Fazla Sana'yı söylemesi benim için mükemmel olmasına yetti gecenin :))) Normalde kullandığı dekordan daha farklı birkaç unsur vardı, akustik olmasının etkisiyle neredeyse orkestranın tamamı oturarak, sakin bir görünüm içindeydi, tepeden sallanan avizeler ve de kocaman bir koltuk vardı sahnede Şebnem için, ayrıca bana sorarsanız çokkk da güzel olmuştu kıyafeti saçı makyajı. Konser boyunca hiç ara vermedi, sıcaklayınca saçlarını öylesine bir toka ile topladı ve bütün samimiyeti ile devam etti. Şarkıları söylerken ve çalarken kendisinin ve orkestrasının keyif aldığı o kadar belliydi ki sanırım o enerji herkesi etkiledi. Harbiye Açık Hava da merdivenler dahil oturacak yer yoktu ve herkes istisnasız bütün şarkılara eşlik ediyordu, Şebnem sustuğunda seyirciden çıkan ses o kadar güzeldi ki birkaç kez benim bile tüylerim diken diken oldu, bir sanatçı için ne kadar güzel bir an olduğunu düşündürdü bana.

Bir ara demokratikleşme ile ilgili söyledikleriyle kendi rengini de belli etti ve bir kere daha kendisine hayran olmamı sağladı, çünkü herkesi korku ile bastırmaya çalıştıkları böyle bir dönemde duruşunu belli eden insanlara bayılıyorum.


Her neyse sonuçta benim için unutulmaz gecelerden birisi oldu cumartesi gecesi, hatta dünden beri de devamlı Şebo şarkıları dinliyorum, sanırım yakınlarda bir konseri daha olup olmadığını kovalayacağım :)))

23 Eylül 2010 Perşembe

Koşan tırtıl


Canım arkadaşım Kübra yeni doğan bebeklere hediye yapmak gibi bir yan iş oluşturmuştu kafasında bir süredir. İlk siparişi de benden olmuştu, en yeni bebişimize çok şeker bir sepet hazırlamıştı, gördüğüm en tatlı sepetlerden birinin içine el emeği örülmüş patikler ve badem şekerleri :)) nasıl da güzeldiler, nasıl da beğenildiler :))

Neyse bizim kız kendini baya bi kaptırdı, işleri de büyüttü :)) bakmak isterseniz http://kosantirtil.blogspot.com/ adresinden kendisinin ürünlerine ulaşabilirsiniz. Şimdilik fazla bir ürün gözükmüyor çünkü bizimki henüz resimlerini çekemedi ama siz takipte kalın, pişman olmayacaksınız :))

13 Eylül 2010 Pazartesi

Sunday Bloody Sunday



Açıkcası referandum da "Hayır" çıkması çok da beklediğim bir sonuç değildi ama işte hala içimizde bir umut vardı, belki Türk milleti bu sefer akp-chp kavgası olarak düşünmez bu durumu ve sağduyusuna güvenerek oy kullanır diye, malesef olmadı, gene olmadı, olamadı.
12 Eylül anayasasını değiştirecez sloganı ile yola çıkıldı ama artık elimizde olan birçok özgürlüğü de kendi elimizle vermemizden kaynaklı olarak daha baskıcı bir anayasaya sahip olduk, buyrun hayrını görün dediler, biz de göreceğiz.
Tatillerini yarıda kesmeyip oy kullanmaya gelmeyen insanlar oldu, ama açıkcası ana muhalefet lideri ve oğlu bile oy kullanmadıktan sonra tatildekilere edecek lafım kalmadı, demek ki insanlar lafta konuştukları kadar aldırış etmiyorlar ülkenin geleceğinin karanlık olmasına.
Dün gece Türkiye-Amerika maçı sonrasında yapılan madalya töreninde ülkenin cumhurbaşkanı ve başbakanı yuhalandı, açıkcası sinirime birazcık iyi geldi desem yalan olmaz, ama malesef bu yuhalanma ve ıslıklanmaya aldırmayacak kadar pişkin oldukları için hiç dert ettiklerini sanmam, gene biz çalar biz dinleriz durumumuz var yani.
Önümüzdeki günlerin neler getireceğini göreceğiz ama malesef bir kere daha belli oldu ki halkımız cehaletinin sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak