17 Ağustos 2009 Pazartesi

yavru ve katip :)))

- yavrum evde mi kaldık sence biz?
- ahahahahaha sana noluyo yahu, sen daha küçüksün :))) ama biz kaldık kuzu ile sanırım :)))
- ne alakası var ya aramızda zaten 2-3 yaş var kızım :))))
- eeee o zaman hep beraber kaldık diyelim :)))
- diyorum ki sen, ben bi de kuzu aynı eve yerleşelim, nasılsa bu gidişle 70 yaşında bile birbirimize kalıcaz, en azından şimdiden alışırız.
- heeeee olur valla zaten facebook sağolsun bağ bahçe bakmayı da öğrendik :)))
- evet ya kuzu da kıyafetleri diker, sen yemek ev işini halledersin, artık bahçeye de ben bakarım.
- bak bu fikri çok sevicek kuzu
- hatta organik çuvallardan elbise yapar bize, bi örnek dolanırız :)))))))))
- yavrum gözümün önüne getirdim de koptummmmmmm burda :)))
- olucağına bak yavru ne gülüyosun :))) şu benim ex'i de çağırırız arada bahçeye bakar, avlanır, tesisat işini falan halleder.
- hııııı zaten başka bi işe yaramaz sanırım :)
- yarar da şimdi burda söyleyemiyorum :)))
- ahahahaha süpersin yavru ne diim :)))))
- bu arada ben sana bahsemiş miydim lise de bi ara yazıştığım bi çocuk eklemiş beni facebook tan. adam çok çirkin tam benim kalemim :))))
- dur tahmin ediyim. esmer, çirkin :)))
- evet tam benim tipim diil mi :)))))
- ahahahah yok kızım sen adam olmazsın :))
- olmam tabi ama senin de şu son olaylarınının, cilveleşmelerinin devamını bekliyorum.
- bu ara herkeste bi hareketlenme var, kuzu da da var bişeyler. birazdan gelicek onun da ifadesini alıcam.
- al al, bizi o çuvallar içinde bile beğenicek adamlar bunlar mı diil mi öğrenmemiz lazım en kısa zamanda :))))))))
- aman yavru gene manyakça bi telefon konuşması yaptık, dinleyenler çok eğlenmiş sanırım.
- ii hadi kapat, ben daha çalışıcam :))
- ii çalış ben de dvd lerime döniyim :)))

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !

Nazım Hikmet'in çok sevdiğim bir yazısı vardır. Biraz önce tekrar okudum da yine pek hoşuma gitti, paylaşmak istedim.

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi
halin cezanda indirim sağlamaz.


Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu
yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur
aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.


Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak"
yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası....


Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

NAZIM HİKMET RAN

Bir aşk için yapabildiğin herşeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen yalnızsan için rahat olsun, o zaten gitmeyi kafasına koymuştur, sen ne yaparsan yap ona yetmiyecektir diyor. ve de ne kadar doğru söylüyor
Elinizden geleni yaparsınız onu mutlu etmek için kalmasını sağlamak için ama gitme fikri aklına bir kere girmişse eninde sonunda gider, belki o an diil, ama fırsat bulduğu ilk anda gider, bu gidiş ne kadar uzun sürerse sizi o kadar derinden yaralar.
Yaptığınız hiçbirşey, yaşattığınız hiçbir duygu yeterli olmaz onun için çünkü sevgi, ilgi arsızı olmuştur zaten. "nolucak gideri, 3-5 gün etrafta takılırım dönerim, nasılsa geri alır beni" diye düşünür. Kimbilir belki de haklıdır. Çünkü siz ona değer verdiğinizden onu geri kabul edersiniz her seferinde sorgusuz, sualsiz, koşulsuz.
Ama son gidişinde farkedersiniz, herşey için sizin çaba gösterdiğinizi, onun maceralar yaşayıp dinlenmek için sizi huzurlu sularınıza sığındığını. İşte bunu farkettiğiniz an zaten gözünüz açılır, "bundan sonra dersiniz, gelse de almam" ve belki de ilk seferinde olmasa da 2. de onu reddetmeyi başarırsınız.
Çok üzülürsünüz, çok ağlarsınız, yeri gelir en yakınlarınızla paylaşırsınız acınizi yeri gelir herşeyi içinizde yaşarsınız ama eninde sonunda bir üzülme evresini tamamlarsınız, bir kabullenme yaşarsınız. Farkedersiniz ki siz ondan önce de vardınız, ondan sonra da var olucaksınız, hatta belki de daha güçlü, daha huzurlu, daha sağlıklı, daha neşeli. Hatta yeniden aşık olacaksınzı hem de daha büyük bir aşkla :))))
Demem o ki, yaşamınızı tek bir kişi üzerine kurmayın, tabi ki sevin, aşık olun, sevişin, yaşayın ama kendinizi onun içinde kaybetmeyin, kendinizi her zaman sevin, saygı duyun. Unutmayın karşınızdaki insan size, sizin kendinize gösterdiğiniz kadar saygı gösterecektir.

13 Ağustos 2009 Perşembe

kuzu ile yapılan olağan konuşmalar - 1

3-4 ayda bir yapılan olağan konuşmalardan birisi. özellikle evden biri ile kavga edilmişse, ya da bi önceki gece geç gelindi diye evde yapılan surat çekildiyse daha da ateşli olabilir konuşmalar :)))

mekan genellikle kuzunun işyeri olur, yazsa ağaçların altına gölgeye konmuş sandalyelerde bir bardak çay ve bir paket sigara eşliğinde, kışsa kapı önünde bi bardak çay ve bir sigara eşliğinde :)))

- kuzum artık karar vedim, kendi evime çıkıcam bu iş böyle gitmez
- kuzum iyi söylüyosun, hoş söylüyosun da sadece karar vermekle olmuyo biliyosun. şimdi bi bakalım. öncelikle maddi durum için bi düşünelim. ev kirası şu kadar, üstüne yol su elektrik olarak her ay düzenli gelen fatura toplamı da bu kadar olsun.
- yuh çok yazdın kuzu ya. o kadar harcamam, zaten bütün gün işteyim, akşamları bikaç saat elektrik harcama durumu olacak. kombili yer bakarım, onu da abartı açmam, kazakla otururum kışın ne var :))))
- peki kısalım faturaları, anlaşıldı yoksa sen susmayacaksın :))))
- dalga geçme kızım beeeeeee
- tamam tamam devam ediyorum, eve harcanacak paraya geldik şimdi, öncelikle klasik gıda parası...
- yuhhhh
- eeee öyle tabi kızım, sanki hiç alışveriş yapmıyosun
- evet ya ama bu kadar büyüğünü hep annemler yapıyo ya ben arada yaptığım ufak şeylerden dolayı çözemedim olayı :((
- bak daha işin içine temizlik, hijyen, bilumum kız meselesi malzemeleri, makyaj, kuaför, içki falan koymadım
- eeeeeeee sen de direk olumsuz bakıyosun yavru kuşum ya, bu yalnız yaşayan insanlar nası yaşıyo peki???? zaten gece çıktığımızda bi ton para harcıyoruz. bi süre evde takılırız nolucak????
- olur evdeki içki masrafını yazalım o zaman, abur cubur, cips, kuruyemiş falan :)))
- yaaz anasını satim onu da yaz, zaten battık bakalım nolucaz :)))
- tamam buyur
- bu ne beeeeeeeee??? bütün barı mı alıyorum, gelirken içkisini getirsin canım herkes. bi enayi ben miyim :PPP
- heeeeee buna tabi bi de senin vazgeçilmezlerin eklenicek cicim :))
- neymiş onlar be?
- Digiturk, dvd player, her ay aldığın bi ton film, kitap, dergi
- ha.....r evet ya haklısın valla
- kuzum bence sen bu ayrı eve çıkma işini yılbaşında zamdan sonra düşün, şimdi niye rahatını bozuyosun ki :))))
- ehehehehe daha parlak bi fikir buliyim, mesela bi ev arkadaşı :)))))))) (gözler manalı şekilde kırpıştırılır)
- hadi bakalımmmmm döndü dolandı bana patladı gene di mi :))))))
- aşkolsun kuzu şimdi sen benle beraber yaşamayı sana patlayan bişey olarak mı düşünüyosun :)))
- yok yahu öyle demedim valla :))
- ahaahahahahahaha
- aman şapşalsın kızım sen ya :)) aslında eğlenceli olabilir ya beraber yaşamak. hem nasılsa 70 yaşına gelince aynı evde bir dişi paylaşmak gibi hayallerimiz var ne de olsa :))))
- evet işte o yüzden diyorum 70'e gelene kadar beklemiyelim :))))))))
- tamam o zaman, hemen girelim sahibinden.com'a bi araştıralım kira fiyatlarını.
- tamam o zaman şu sigara bitsin girelim hemen bakalım.
- bu arada lafa daldık dün gece neler olduğunu anlatmadın hala bana. kaynatma merak ediyorum :)))
- aaaaaaa doğru :))) kaynatır mıyım yahu, ne bombalar var anlatılacak :))) şimdi başlıyorum. akşam ben giyindim, süslendim çıktım ...................................................................................

şeklinde başlayıp üzerinde binlerce yorumun yapılacağı, bu arada kuzunun işi çıkması sebebiyle devamlı bölündüğü için normalden bikaç saat daha uzun sürecek bir istişare toplantısı yapılır.

- yaaaa böyle işte kuzum. sonuçta gene bişey belli diil
- aman yaaaaaaaa bu sefer olur diyodum ben de, ama sıkıldım ya belirsizlikten.
- neyse kuzu ben kalkiyim, şimdi eve gidip bizimkilerin gönlünü aliyim, sonra içime dert oluyo :)))
- tabi yavrum aynı evde yüzyüze bakıyosunuz, olmaz öyle küslük falan :)) git biraz şımar anneciğine :))))))
- evet zaten anlaşıldı ki bizim bu ayrı eve çıkma hayali şimdilik de sadece hayal :)))
- ütopya o ütopya :)))))))))

bi filmden sonra gelinen nokta

dün akşam "the proposal" filmini seyrettik. tipik romantik komedi olduğunu bile bile gittik. başrolde Ryan Reynolds'un oynuyor olması benim için bonus bir durumdu tabi ki. özellikle t-shirt'ünü çıkartıp o muhteşem karın kaslarını izleyici ile paylaştığı bölümün filmin en favorim olan kısmı olduğunu belirtmeliyim :))))
herneyse filmin konusu tipik aslında. çok çalışan, hırslı, duygusuz görünen bir kadın ve kadının kölesi gibi davrandığı bir asistan. kadının sınır dışı edilmesi gibi bir durum söz konusu olunca evlenmek üzere bir "iş anlaşması" yapıyorlar, tabi ki sonunda beraber 3 gün geçirip aşık oluyorlar ve gerçekten evlenmeye karar veriyorlar falan filan. eeeee tabi araya da çılgın aileler, eski sevgililer, işgüzar sosyal görevlilerin de serpiştirilmesiyle seyredilebilecek bir romantik komedi olmuş.

neyse asıl konuya geliyorum bu kadar girizgahtan sonra. bir insan diğerine 3 günde aşık olup evlenmeyi düşünebilir mi? niye her seferinde bu romantik komedi filmlerin gazına gelip hayatımıza giren adamların bize 3 gün içinde aşık olmasını bekliyoruz acaba :)))))))

olmuyor işte kızlar olmuyor, ne demişler " yalan dostum, aşk diye bir şey yok". ben aşka olan bütün inancımı kaybettim, hem kendi yaşadıklarımdan hem de etrafımda birbirine aşık olduğunu söyleyen insanların yaşadıklarından.

adam ve kadın birbirlerine çok aşıklar, ölüp bitiyorlar ama ellerine geçen ilk fırsatta birbirlerinin gözünü oymaktan ya da birbirlerini aldatmaktan çekinmiyorlar. eeeeeeee hani aşk, hani sevgi saygı, hani bağlılık, noldu????
bi de bu kavramlara yani saygı, bağlılık, hayatı ğaylaşma gibi kavramlara burun kıvırıyorlar:

- aman klişe abi bu laflar,
- kaçıncı yüzyıldayız artık bağlılık mı kaldı
-ben özgürüm istediğimi yaparım. bir kadın/erkeğe bağlanmak ne kadar banel.

sensin banel ya :)))))) seyrediyosunuz "sex and the city", "ally mcbeal", "beverly hills 90210" gibi dizileri ondan sonra ben de özgürüm ben de önüme gelene yazarım, istediğim gibi takılırım diyosunuz. hadi beeee. hayatta başarılar o zaman size :)))))))
bu bahsettiğim dizileri ya da filmleri ben de seyrediyorum, gayet de eğleniyorum seyrederken ama hayatımın bir parçası haline getirmiyorum ya da kendimi o tarz yaşamak zorunda hissetmiyorum sonuçta olmaz zaten, eğreti durur üstümde aynen sizin üstünüzde durduğu gibi.

bir arkadaşım vardı üniversitedeyken. aşık olduğu bir erkek arkadaşı vardı, beraber bir gelecek planlıyorlardı falan filan. sonra çocuk daha iyi bir geleceklaeri olsun diye amerika ya master a gitti. altı üstü 2 sene yani temelli olan bir ayrılık diil.

kızın başka bir adamdan hoşlanmaya başlaması için sadece 2 ay gibi bir süre geçmesi yetti. yani hoşlanabilirsin olabilir ama erkek arkadaşın varken sokma adamı hayatına, frenle kendini di mi? çok istiyosan ayrıl öbür çocuktan bunla beraber ol, ne bilim en azından bence öyle.

ama yok frenlemeyi bir kenara bırak kız gayet düzenli bir ilişki içine girdi 2. çocukla. 1,5 sene güzel takıldılar, yediler, içtiler, gezdiler, seviştiler. o çocuğa da aşık oldu.

ama sonunda diğer çocuk amerikadan gelince 2. adamı bıraktı gitti esas oğlan ile evlendi, hiçbirşey olmamış gibi hayatına devam ediyor bildiğim kadarıyla.

ya ne bilim ya şimdi bunu gördükten sonra aşk var diyebilir misiniz????? bu en basit örnek ama çok görüyorum etrafımda bunun gibi şeyler, sonra da tabi ki aşk diye bişeye inanasım gelmiyor.

birine aşıksan gözün ondan başkasını görmez, her zaman yanında olsun istersin, telefonda arayanın o olduğunu gördüğün zaman bile nefesin kesilir 3 saniyeliğine. canının sıkkın olduğunu anladığın zaman gidip sıkıca sarılmak, ona bütün gücünle ben yanındayım, her zaman yanında olacağım demek istersin. üzerinde leş bir t-shirt, yırtık bir eşofman, suratında bir karış sakal olduğu zaman bile sana dünyanın en yakışıklı erkeği gibi gelir. normalde başkası yapsa dayanamayacağın hareketler bile ondan geldiğinde normal hissedersin.

bir süre sonra bunların yanında bir de mantığını devreye sokup o insanla bunu paylaşabiliyorsan budur işte dersin. bu insan "o" dur. bu insan benim aşık olduğumdur, hayatımın anlamı, düşlerimin gerçekleşmesi, beni tamamlayandır.

ben böyle bir ilişkiyi, böyle bir insanı aramaktan uzun zaman önce vazgeçtim. ama umarım siz bulmuşsunuzdur ya da bulursunuz. eğer yanınızdaki insanın "O" olduğuna inanıyorsanız, sizi selamlıyorum dostlarım ve sakın diyorum ama sakın bırakmayın birbirinizi :)))))))

anlayamıyorum

ya gerçekten anlayamıyorum
aklımda bile yokken hayatıma girmeye çalışıyorsun, bana güzel sözler söyleyip, iltifatlarda bulunuyorsun, benimle planlar programlar yapıyorsun. sonra ben tam sana güvenip izin vermeye başladığımda çekip gidiyosun. bana "senden hoşlanıyorum canım, ama şu aşamada kendime yeni bir ilişki için güvenim yok" gibi zırvalıklar uydurup, 2 hafta sonra hayatına soktuğun yeni kızla resimlerini burnuma sokup, facebook ta yayınlıyorsun.
neden?????? ne gerek vardı ki????
benden hoşlanmamış ya da benle bir ilişki düşünmemiş olabilirsin , ki gayet doğaldır, o zaman adam gibi karşıma geçip olmuyo, ben başkasından hoşlanıyorum de. ben de bunu kabul ediyim, en azından dürüst oldun diyim zaten çekip gidiyim hayatından. ağlayıp zırlayıp,nedenler sorup, sana duygu sömürüsü yapacak ya da hakartler edecek diildim ki. böyle şeyler yapacağımı düşünüyorsan zaten beni tanımamışsın demektir.
herneyse şimdi bunu okuyanlar benim sana deli divane aşık olduğumu, sonunda senin beni istemediğini falan düşünebilirler. ama sonuçta benim sana aşık olduğum falan yoktu korkma. sadece senden hoşlandım evet kabul ama nolursa olsun bana saygı göstermeni beklerdim. bana saygısızlık edip kendi ufacık beyninle beni aptal yerine koymana gerek yoktu.
birazcık erkek olabilseydin zaten şu anda böyle bir yazı bile yazılmazdı :))) gerçi aradan 1 sene geçmişken neden böyle bişey yazma gereği duydum o da bilinmez ama insan bazen aklındakileri boşaltıp rahatlama gereği hissediyor, sanırım sebebi bu :))))