30 Haziran 2010 Çarşamba

Tatilin ayak sesleri :)









Nihayet yarın 6 günlüğüne tatile çıkıyorum :))) o kadar iyi gelecek ki bu tatil anlatamam, gidicem dağıtıcam sonra dönücem yeniden bomba gibi - gerçi bomba gibi dönme kısmından çok da emin diilim, niye döndüm diye lanet de yağdırabilirim :PPPP

Canım Çeşme me gidiyorum çok sevdiğim arkadaşlarımla, orda da çok sevdiğim başka arkadaşlarımla buluşucam :) bu tatilde hiç uyumayıp mümkün olan en keyifli şekilde tadını çıkarmayı planlıyorum :))












Sole Mare, Paparazzi, Babylon hepsini gezeceğim, hatta yeni yerler açılmış bilgisi geldi ki hemen değerlendirmeye alacağım :)) ama açıkcası en çok istediğim cmt gecesi Çeşme açıkhava da gerçekleşecek olan Bonnie Tyler konserine gitmek :) büyük ihtimalle bedava olduğundan dolayı içerisi çoluk çocuk ve saçma sapan insan kaynayacak ama belki Bonnie Tyler a kadar dağılırlar diye umuyorum :)) olmadı kale dibinden dinlemeyi planlıyorum :)) Aşağıya Faster Than The Speed Of The Night albümünün kapak resmini koydum, abim de plağı vardı bu albümün, benim Bonnie Tyler ı ilk keşfettiğim ve bayıldığım albümdür, saatlerce dinlerdim plağı :))



En korktuğum ise Demet Akalın ve kocasının yaptıkları tatil sırasında yaptıkları saçma sapan yalan dolu evliliklerini gösteren programı Çeşme de hatta Alaçatı da çekiyor olmaları, zaten yeteri kadar kalabalık olan Alaçatı şimdi bu abuk insanlar yüzünden iyice hengameye dönebilir, neyse ki çok sevdiğimiz Gubiba Alaçatı'nın girişinde, çok içerilere de girmeyiz artık bu sefer napalım :)

Neyse hava izin verirse sizin için de denize, havuza girerim güneşlenirim, gezer tozar, yer içerim :))) nazar etmeyin nolur, tatile ciddi ihtiyacım var :)))

23 Haziran 2010 Çarşamba

Bir Babanın Başbakana Mektubu

Sayın Başbakan,
Birbirinden başarılı iki oğul babasısınız. Oğlunuz Burak alnının ...teriyle
genç yaşta gemi aldı.
Diğer oğlunuz Bilal, Dünya Bankası'ndaki başarılarıyla
stratejik ortağınız Amerikan başkanı ... bile iltifatlarına
mazhar oldu.
İkisi de pırlanta gibi, Allah bağışlasın.
Demem o ki, bir evlat nasıl yetişir, bir baba evladına
baktığında nasıl içi
titrer, nasıl burnunun direği sızlayarak sever biliyorsunuz...
Ama oğlu ertesi gün askerlik
kurası çekecek bir baba o geceyi nasıl geçirir,
Güneydoğu'yu çeken oğlunu otobüse nasıl bindirir, 15 ay boyunca
geceyi
gündüze nasıl ekler, saat başı haberlerini nasıl içi içini yiyerek seyreder,
telefonda konuştuğunda
"Operasyona gidiyoruz, hakkını helal et baba" diyen
oğluna ne cevap verir, bilmiyorsunuz.
Çünkü dediğim gibi
oğullarınızdan biri armatör oldu. Güneydoğu'da deniz yok,
Atatürk Barajı da oğlunuzun gemisi için pek küçük kalır,
yakışık almaz. Yani
Burak güvende. Allah bağışlasın.
E diğer oğlunuz Bilal de dediğim gibi Dünya bankası'ndaydı.
Şimdi ise Dünya
Bankası her nedense sözleşmesini yenilemediği için The Brooking
Institution'da. İşi düşünce üretmek
olan bu kuruluş da geçenlerde
Diyarbakır'ın belediye başkanı Sayın !!!! ... i ağırlamıştı,
hatırlatırım. Yani sözün kısası Bilal de Washington'da, güvende. Allah
bağışlasın.
O yüzden de "Artık şehit cenazeleri görmek
istemiyoruz" diyen bir vatandaşa
gönül rahatlığıyla "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir, canım kardeşim"
diyebiliyorsunuz.
Ben de artık şehit cenazeleri görmek istemeyenlerdenim, bu yüzden ben de
sizin "Canım kardeşim"
diye hitap edebildiklerinizdenim. Can kardeşliğin
verdiği samimiyet hissiyle, olanca içtenliğimle merak ediyorum.
Sayın Başbakan, 5 ayda verilen 50 şehidin ardından, "Askerlik yan gelip
yatma yeri değildir" dediğiniz için;
şehitlere "kelle" dediğiniz için hiç mi
utanmıyorsunuz?
Bırakın politikaya devam etmeyi, meydanlarda büyük büyük
laflar etmeyi; hala
nasıl sokağa çıkabiliyorsunuz?
Artık neredeyse her gün kalkan cenazelerde o kadar kişi tek bir
ağızdan sizi
ve bakanlarınızı yuhalarken ne hissediyorsunuz? Yani mesela, "Yan gelip
değil, can verip yattılar" diye
bağırırken binlerce kişi, "Yer yarılsa da
içine girsem" diyebiliyor musunuz?
Orada, şehitlerin cenazesinde, Ajan
Smith gözlüklerinizle gizlerken
yüzünüzü, neye daha çok üzülüyorsunuz? Şehitlere mi, düştüğünüz hale mi?
İktidarınızın ilk günlerinde terör sıfırken dört buçuk yılın sonunda gelinen
durum nedeniyle hiç mi suçluluk
duymuyorsunuz?
Şimdi sürekli "şehitlik üzerinden siyaset yapmayın!" diyorsunuz ya
meydanlarda. Peki, o zaman tam
seçim arifesinde niye şehit aileleri ile
gazilere ... aracılığıyla kurasız ucuz konut veriyorsunuz? Bu durumda asıl
siz şehitler üzerinden siyaset yapmış olmuyor musunuz?
Sayın Başbakan, bir baba olarak soruyorum size.
Aynaya baktığınızda ne
görüyorsunuz? Akşam yastığa başınızı koyduğunuzda uyuyabiliyor musunuz?
Kelle deyip geçtiklerinizin
ahından korkmuyor musunuz? O mağrur, çocuk
bakışlı erler, onların babasız evlatları, anaların ağıtları, babaların
"Vatan Sağ olsun" derken titreyen dudakları hiç mi rüyanıza girmiyor?
Bir "canım kardeşiniz" olarak olanca
samimiyetimle soruyorum. Bu kadar
sevilmemek nasıl bir duygu Sayın Başbakan?
Ha, bu arada. Bir oğlunuz, Bilal,
hani stratejik ortağınız Bush'un
iltifatlarına mazhar olan, askere gitmedi. Diğeri, Burak, hani alnının
teriyle gemi
alan ise çürük raporu almış. Askerlik yapmayacakmış.
Ne diyeyim. Bilal de, Burak da pırlanta gibi çocuklar.
Allah bağışlasın.

21 Haziran 2010 Pazartesi

İlhan Selçuk




Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve "Pencere" köşesi yazarı sevgili İlhan Selçuk'u kaybettik. Malesef bir süredir beklenen bir olaydı ama gene de iyi adamları kaybetmek her zaman icimi acıtıyor, hele de böyle karanlık günlerden geçerken.

Birçok internet sitesinde - ki bunlar hükümet yanlısı internet siteleri - İlhan Selçuk'un gazeteciliğinden çok komedi filmi tadındaki ergenekon davasının sanığı olarak suçlandığı söyleniyor. Yazar, gazeteci, aydın, hukukçu vs gibi sıfatların yerine ergenekon sanığı gibi saçma sapan yakıştırmaların konulmaya çalışması, ya da Amerikan Hastane'sinde tedavi gördüğü için kendisine savaş açılması gibi saçma sapan ayrıntılara değinmeyi tercih etmişler. Naparsınız karısının hastanesi yok ki gitsin orda tedavi olsun, yoksa sizin ağzınıza böyle saçma laf vermeyi hiç istemezdi eminim.

84 yaşında hasta bir adamı sabahın 4:30 unda evinden alıp 40 saat sorgulamaktan utanmayan bir devlet var ortada, aynı devlet 74 yaşında kanser hastası bir kadının evine girip saatlerce bütün hayatını didiklemekte, kız çocukları okutmak için kurulan bütün ÇYDD şubelerine baskın yapıp belgeleri toparlamakta bir sakınca görmedi ama gene aynı devlet kayıp trilyon davası sırasında çok yaşlı olduğu gerekçesiyle Necmettin Erbakan'ın evinde cezasını çekmesini sağladı. Bu ikiyüzlülük değil de nedir????

İlhan Selçuk'un son yazısında kaleme aldıkları çok hoş ve manidar ama anlayabilene tabi.


İkisini de Eyvallah...
Arabayla asfalt yolda giderken birden karşına bir levha çıkar..
"Yol kapalı"
Bozulursun...
Ama yapacağın bir şey de yoktur.
Bugün Pazar!..
Pazartesi günü yürekten ameliyat olacağız., söylenenlere bakılırsa epey gıllı gışlı bir operasyonmuş, nalları havaya dikersek bozulmayalım, olur böyle şeyler...
...
Nalları dikmezsem...
Daha görüşürüz...
Dikersem, her ne kadar kusurumuz da olsa, affola...
İkisine de eyvallah..."

Sevgili Türkan Saylan'ın arkasından yaptığınız gibi kına yakarsınız artık Sevgili İlhan Selçuk için de.Nefret ediyorum gerçekten sizin bu sığ, cahil ve bağnaz bakış açınızdan.

İcim acıyor iyi adamları yitirdikçe ...

10 Haziran 2010 Perşembe

sex and the city 2






evet nihayet geldi ve evet ben dün akşam ön gösterime gittim :)))
çokkkkkk güzelllllldiiiiiiii :) salonda zorla getirildiği belli olan birkaç erkek dışında kadınların çok büyük üstünlüğü vardı - normal olarak- sonuçta tam bir kadın filmi
evetttttttt gelelim filme, ben ilk filmden çok daha başarılı buldum, ilk bölüm özellikle gayet akıcı ve eğlenceliydi, ama 2. yarının sonuna doğru biraz uzatmışlar hafif baydım :)))


kesinlikle 40 yaşının olgunluğunu yaşayan bir grup kadın çıkıyor öncelikle karşımıza, Samantha hariç hepsi gayet mutlu evliliklere sahipler, çoluk çocuğa karışmışlar ama gene de beraberler, eşler de gayet mutlu, pek eğlenceli bir grup olmuşlar, ama zaman ilerledikçe görüyoruz ki Miranda işinde mutlu değil, Charlotte iki çocukla delirmek üzere ve Carrie Big ile olan evliliğinin monotonluğa dönmesinden korkuyor. İşte tam bu sorunlar kendini göstermeye başlamışken Samantha'ya gelen bir PR teklifi ile kızlar bir haftalığına Abu Dabi 'ye tatile gidiyorlar. Kesinlikle muhteşem bir tatil e başlamışken bir süre sonra aslında iç dünyalarını göstermeye başlıyorlar veeeeeeee filmin en bomba anlarından biri: Carrie sokakta Aidan ile karşılaşıyor, sonrasını anlatmiyim gidin seyredin :)))


bir tek şey paylaşacağım ki buna zaten filmin fragmanından da ulaşabilirsiniz, Aidan'ın bir akşam Carrie'yi gördüğünde ona o kadar hayranlıkla bir bakışı ve yutkunması var ki dedim allahım bir erkeğe bir gün ben de bunu yaşatmak istiyorum :))))))):
sonuçta dün akşam çok yakın kız arkadaşlarımla kafamızı dağıttığımız, gülüp eğlendiğimiz, manzaralarına, kıyafetlerine ve de özellikle yan rollerdeki erkek oyuncularına hasta olduğumuz bir film seyrettik, Sex And The City'i beğenen herkese de tavsiye ederim :))))

7 Haziran 2010 Pazartesi

eski sevgilinin yeni sevgilisi



Cumartesi akşamı yıllarca aşık olduğum adamı yeni sevgilisi ile gördüm, aynı masada yemekte olmamızdan dolayı ne yedim, ne konuştum, ne yaptım hiç bilmiyorum.
evet tekrar beraber olmayacağımızı ve arkadaş kaldığımızı ikimiz de biliyorduk ama bi sevgilisi olduğunu bile bilmeden karşıma elele çıkmaları beni şaşırtmaya yetti
eninde sonunda hayatımdaki insan diye birisini karşıma çıkaracağını biliyordum tabi ki ama keşke ben görmeden önce bi haber verseydi, ilk duyduğumda dünya ayağımın altından kaydı zannettim.
cumartesi gecesi kötüydüm, malesef bütün eski anılar beynimin içinde dolandı durdu sabaha kadar, üstelik geçen yaz tekrar beraber olma gibi bi durumumuz olduğunu düşündükçe canım çok acıdı
ama şaşırarak farkettim ki bikaç romantik film ve rejimimi bozduran biraz abur cubur bunu atlatmama yetti, hep düşünüyordum herhalde dağılırım toplanamam falan diye ama düşündüğümden sağlam çıktım :)) gene de bi süre daha onlarla aynı ortama girmeyecek olmanın rahatlığı da yok desem yalan olur :)))
ayrıca eski sevgiliden dost olmaz kavramına şiddetle karşıyım, evet benim de yolda görsem suratına bakmayacağım eski sevgililerim vardır ama bu adam benim 10 yaşından beri arkadaşım, 8 sene boyunca o Kanada da ben burda gitti geldi, oldu olmadı bir ilişkiyi yürütmeye çalışmamız ve beceremememiz arkadaşlığımızı etkilemedi çok fazla, sadece ben aşık oldum kendisine :)) ikimiz de yıllar sonra aynı şehirde olduğumuzda bir şansımız olmasını isterdim ama bu sefer de o göze alamadı arkadaşlığımızın bozulması riskini
sonuç mu?? sonuçta onun hayatında birisi var, üstelik de gayet mutlu görünüyor, benim ise hayatımda kimse yok ama ben de mutluyum sanırım :))
bu arada yukardaki resimde bulunan voodo bebeğinden bende olduğunu belirtiyim ama kesinlikle bu adam için değil, erkek görünümlü bir şerefsizin arkasından almıştım :)) işe yaradığına inandığımdan diil ama o iğneleri onun belli yerlerine batırdığımı düşünmek hırsımı almama yardımcı olmuştu geçen kış :))))))))))

3 Haziran 2010 Perşembe

akşam

Akşam Rihanna konserine gidiyorum :)) son dakkada karar verip milleti de gaza getirdim öğle tatilinde gidip bilet aldım :)) ehehehehe evet eğlenicem :)))