25 Eylül 2009 Cuma

MÜSAİT BİR YÜREK ACISINDA İNEBİLİRMİYİM

MÜSAİT BİR YÜREK ACISINDA İNEBİLİRMİYİM

Elveda..
Yol ayrımı çoktan gelmiş de..geçmiş bile..
İneceğim son durak gelmişte ben uyumuş kalmışım.Camın ardındaki renkli dünyalara daldım..
Kaçırdım ineceğim yeri..
Şimdi müsait bi yürek acısında indirirmisin beni..
Yolculuk çok güzeldi sağol..
Hiç ağlamadım (yalan..)
Merak etme ben buradan sonrasını biliyorum..Yürürüm evime kadar..
Ben bu yollardaki cam kırıklarını tanıyorum..
Ben o çizgileri takip ederim..
Sen sakın üzülme..

Müsait bir yürek acısında inebilir miyim..?
Gerçekten çok sıkıldım..
Gitmeye hiçbir zaman cesaret edemedim.Korktum..
Düşmekten,yalnız kalmaktan , saplantılı düşlerimden korktum..
Seni kaçıp sığınacağım, günahlarımdan af dileyeceğim mabet bildim..
Nedense tüm günahlarımıda seninle işledim…
Yalnızlığımdan..
Korkuyorum hemde daha fazla tüm korkularımdan..
Kandım..kandırıldım..
Üstelik sen kandırmak için de hiç çaba sarfetmedin ki…
Tüm suç benim..
Ben tüm yalnızlığımı hak ettim.Renkli gözlerinde renkli hayallere daldım..
Oysa ki senin bir suçun yoktu..
Ben kendi uydurduğum aşk masalına inanmıştım…

Müsait bir yürek acısında inebilir miyim..?
Keşke sevdim bir zamanlar seni ama bitti şimdi deseydin…
Keşke bu kadar değersiz görmeseydin önünde dağlar gibi duran yürekli sevgimi.
Gözyaşlarım içime akıyor..
Hiç bir merhem çare olmuyor yüreğimin acısına ..
Seninle de yalnızdım..ama bu yalnızlık zor geldi bana..
Tüm zorları başardım ya hayatta ..
Şizofren sevdam terk etmiyor içimden beni..
Dönüşü olmayacak bir yola girdim..
Zaten sevgimiz asla kesişmeyen paralel yollardı birbirine..
Ve biz hiç bir zaman kavuşamadık bize..
İstemiyorum artık renkli gözlerini..
Söylemeyeceğim artık sana en güzel aşk sözlerini..
Yalvarmayacağım bu sefer ardından…
Bıçak gibi kesildi sevda bağları..
Bu sefer dur demeyeceğim sana..
Bu sefer kapattım kapılarımı açmıyacağım sana….
Bu sefer yoksun gözümde..

Hadi şimdi indir beni müsait bir yerde…


ILHAN DAL

24 Eylül 2009 Perşembe

Sunscreen

This is one of my favorite songs. I read the lyrics time to time, to give me hope or ability to hang on :)))
Here is Sunscreen from Buz Luhrmann

Ladies and Gentlemen of the class of ’99
If I could offer you only one tip for the future, sunscreen would be
it. The long term benefits of sunscreen have been proved by
scientists whereas the rest of my advice has no basis more reliable
than my own meandering
experience…I will dispense this advice now. Enjoy the power and beauty of your youth; oh nevermind; you will not
understand the power and beauty of your youth until they have faded.
But trust me, in 20 years you’ll look back at photos of yourself and
recall in a way you can’t grasp now how much possibility lay before
you and how fabulous you really looked….You’re not as fat as you
imagine. Don’t worry about the future; or worry, but know that worrying is as
effective as trying to solve an algebra equation by chewing
bubblegum. The real troubles in your life are apt to be things that
never crossed your worried mind; the kind that blindside you at 4pm
on some idle Tuesday. Do one thing everyday that scares you Sing Don’t be reckless with other people’s hearts, don’t put up with
people who are reckless with yours. Floss Don’t waste your time on jealousy; sometimes you’re ahead, sometimes
you’re behind…the race is long, and in the end, it’s only with
yourself. Remember the compliments you receive, forget the insults; if you
succeed in doing this, tell me how. Keep your old love letters, throw away your old bank statements. Stretch Don’t feel guilty if you don’t know what you want to do with your
life…the most interesting people I know didn’t know at 22 what they
wanted to do with their lives, some of the most interesting 40 year
olds I know still don’t. Get plenty of calcium. Be kind to your knees, you’ll miss them when they’re gone. Maybe you’ll marry, maybe you won’t, maybe you’ll have children,maybe
you won’t, maybe you’ll divorce at 40, maybe you’ll dance the funky
chicken on your 75th wedding anniversary…what ever you do, don’t
congratulate yourself too much or berate yourself either – your
choices are half chance, so are everybody else’s. Enjoy your body,
use it every way you can…don’t be afraid of it, or what other people
think of it, it’s the greatest instrument you’ll ever
own.. Dance…even if you have nowhere to do it but in your own living room. Read the directions, even if you don’t follow them. Do NOT read beauty magazines, they will only make you feel ugly. Get to know your parents, you never know when they’ll be gone for
good. Be nice to your siblings; they are the best link to your past and the
people most likely to stick with you in the future. Understand that friends come and go,but for the precious few you
should hold on. Work hard to bridge the gaps in geography and
lifestyle because the older you get, the more you need the people you
knew when you were young. Live in New York City once, but leave before it makes you hard; live
in Northern California once, but leave before it makes you soft. Travel. Accept certain inalienable truths, prices will rise, politicians will
philander, you too will get old, and when you do you’ll fantasize
that when you were young prices were reasonable, politicians were
noble and children respected their elders. Respect your elders. Don’t expect anyone else to support you. Maybe you have a trust fund,
maybe you have a wealthy spouse; but you never know when either one
might run out. Don’t mess too much with your hair, or by the time you're 40, it will
look 85. Be careful whose advice you buy, but, be patient with those who
supply it. Advice is a form of nostalgia, dispensing it is a way of
fishing the past from the disposal, wiping it off, painting over the
ugly parts and recycling it for more than
it’s worth. But trust me on the sunscreen…

16 Eylül 2009 Çarşamba

nobody puts baby on the corner


dün sabah Patrick Swayze'nin ölüm haberini okuduğumda sanki ailemden birini kaybetmiş gibi hissettim. Michael Jackson'da da aynı tepkiyi vermiştim. Dün gece Dirt Dancing'i gene izledim, kötü oldum görünce

çok büyük hayranları diildim belki ikisinin de ama bizim dönemimizin bu kadar tanınan bilinen insanlarını keybediyor olmak kendimi kötü hissettirdi gerçekten. yaşlandığımızı hissettim.

Bizim yaşlarımızda olup da Dirty Dancing'i izlememiş olan yoktur sanırım. izleyip de onlar gibi dansetmeyi istemeyen da azdır diye tahmin ediyorum. benim dans filmlerine özel bir ilgim var evet, o yüzden film arşivimde geniş yer tutarlar ama Dirty Dancing özel bir yere sahiptir. Dans filmlerinin klasiklerindendir. Bir erkeğin hem muhteşem dans edebildiğinin, hem de dans ederken seksi olabildiğinin kanıtıdır bence :))) zira Patrick Swayze kesinlikle seksi bir erkek diildir, hatta yürüyüşü felakettir ama dans ederken muhteşemdir - bir de muhteşem kalçaları vardır, dar siyah kotunun içinde :))))

ya da Ghost'un zamanımızın en büyük klasiklerinden birisi olduğunu sanırım herkes kabul eder.
ben Kuzey ve Güney'i hatırlıyorum dizi olarak, tamam yarım yamalak hatırlıyorum ama olsun :))))

üzüldüm. Nasıl Michael Jackson'ın her klibini izlediğimde, her şarkısını duyduğumda yüzümde hüzünlü bir gülümseme oluşuyorsa, bundan sonra Patrick Swayze için de aynısı olacak.

Hayat devam ediyor, iyisiyle kötüsüyle biz de yaşamaya çalışıyoruz.

ahh annem ahh :)


evettttttttttt annemler yazlık sezonunu kapatıp, İstanbul'a teşrif etmiş bulunmaktalar. hoşgeldiler, sefa geldiler, sağsalim geldiler falan amaaaaa daha 1. dakkada başladık dırdıra :)))
yok efendim dolap doluymuş, neden buzluktakileri yememişim, şimdi getirdiklerini nereye koyacakmış, ne zamandır toz alınmamış, zaten herşeyi tek başına taşımış, yorulmuş vs vs vs

iyi de güzel annem, canım annem, ben de artık 30 yaşındayım ya, neyi ne kadar yiyeceğime, ne zaman temizlik yapacağıma, ne zaman evde olup ne zaman olmayacağıma karar verebiliyorum :))) bunu bi anlasan ne güzel bi hayatımız olucak ya.

ben mi dedim sana yazlıktan gelirken bir dolap dolusu yemek getir, yazın başında bi ev dolusu taşıdıklarını tekrar geri getir :))

hergün buzluktaki dolmayı yemek istemiyorum ben, 3 gün önce toz aldığım halde evdeki bütün camlar açık olduğu için tekrar oluşan tozun hesabını vermek istemiyorum :))

üffffffff anlaşılan gene zor bir kış beni bekliyor, acil eve çıkmam lazım galiba benim :)))))

annem benim, seviyorum seni :))))

14 Eylül 2009 Pazartesi

tasarlanan programlar

kış mevsimin en sevdiğim yanı tiyatro ve gezi sezonunun açılması. her ne kadar şehir tiyatrolarının ve devlet opera balesinin programı henüz açıklanmamış olsa da biraz araştırma yapıp yeni sezon için bazı alternatifler oluşturdum. şehir tiuyatoları ve devlet opera balesinin programlarını da 4gözle bekliyorum :))))


1- 11. Uluslararası İstanbul Bienali: "Denn wovon lebt der Mensch?" yani " İnsan ne için yaşar?"
gerçekten insan ne için yaşar? yıllarca cevabını aradığımız sorulardan biri değil midir bu, ben kendime sordum ama kesin bir cevap veremedim :)) Cumartesi günü Bienal'e gidip en azından bir ipucu bulmaya çalışacağım, öncesinde arkadaşlarla Karaköy Namlı'da kahvaltı etmeyi de atlamıycaz tabi :))))


2- Şeylerin şekli: Akbank Sanat Tiyatrosu

"Sanat yapın, tamam, ama asıl dünyayı değiştirmeye çalışın"

Böyle demişti sanat hocam. Ben de o günden beri neyi değiştirebilirim diye düşündüm ve buldum... Sanat adına ne kadar ileri gidilebilir? Sınırı nedir?

Ya aşk adına... Neler feda edilebilir?

Aşkın ve sanatın birlikte irdelendiği bu çarpıcı oyun, aynı üniversitede okuyan iki çiftin karmaşık ilişkilierini gözler önüne seriyor.

Aşk adına neleri feda edebilirsiniz? ben şimdiye kadar aşk adına herhangi birşey feda etmek zorunda kalmadım, hayatımda bu kadar tutluku yaşanan aşklar olmadı, belki de ben izin vermedim tukunun ve aşkın beni esir alıp gözümü kör etmesine. herneyse oyuna gidip görücez bakalım neler olabilirmiş :))))

25 - 26 Eylül Taksim Akbank Sanat: 12 TL

3- Peter pan Müzikali: Kuruçeşme Arena

Tamam bu birçoğunuzun ilgisini çekmeyebilir ama benim sevgili yeğenim bayılacaktır diye tahmin ediyorum. ayrıca açıkcası yaşı kaç olursa olsun herkesin bir kere Peter Pan oyunu ya da gösterisi seyretmesi gerekli diye düşünüyorum :))) içinizdeki çocuğa selamlar :))

Turkcell Kuruçeşme Arena: 4 Ekim: 60 TL

4- Muhabir: Garajİstanbul

... bellek tazelemek, hatırlamak, araştırmak, kazımak, sorgulamak, yüzleşmek, karşılaşmak, karşılaştırmak, hikaye anlatmak ...

" Muhabir" adını verdiğimiz bu yeni yolculukta, muhabirliği deneyimlemiş olan oyuncu Memet Ali Alabora ile kendi kimliği ve bedeni üzerinde bir yolculuğa çıkarken, onun tanıklık ettiği, kendini ilişkilendirdiği ya da içinde olduğu olaylar üzerinden bellek tazelemeyi, yakın tarihimize bakmayı, bunları dünyada eş zamanlı olarak yaşanan olaylarla ilişkilendirmeyi, kişisel olan üzerinden derinleşerek toplumsal olanı hatırlamayı hedefliyoruz. Bakın 19, muhabir... oyuncu... oyuncu muhabir. Boynundaki fotoğraf makinası onun değil, oraya giderken verdiler. Savaş muhabiri resmini tamamlamak için. Yelek gerçek muhabir yeleği değil. Bu gördükleriniz, gerçek...

Garajİstanbul: 3 Ekim - 14 Ekim 25 TL

4- Bayrak: Garajİstanbul

Berkun Oya'nın yazıp yönettiği aile ilişkilerini, çıkmazları anlatan bir oyun.

Geçen sene de sahnelendi Garajİstanbul'da. gidememiştim, bu sene niyetim var :)))) Berkun Oya'nın anlatımı yer yer sinir bozucu derecede gerçek olsa da insanı çok etkileyen bir yapısı var. "İyi Seneler Londra" filmini seyrederken yaşadığım sinir bozukluğunu unutamıyorum ama gene de filmin sonuna kadar dayandım, inanılmaz sinir bozucu ve bir o kadar da değişik ve entresan olduğunu düşünüyorum. diğer iki filmi de kesinlikle seyredeceğim. Oyunun da çok başarılı olduğunu söylüyorlar.

4 Aralık - 7 Aralık: Garajİstanbul


5- Bomba: Garajİstanbul

Berkun Oya'nın yeni oyunu olduğu yazıyor Garajİstanbul'un sayfasında ama malesef başka bir detay yok. Gösterim zamanı belli olur yakında sanırım, o zaman paylaşırım tekrar :)))


6- Tango Gecesi: Studio Live A+

Gösteri eşliğinde sanırım bizim de dansetme şansımız olucak. Sadece gösteri için gidiyorum ben ama keşke bir partnerim olsaydı da dansetmeyi de bilseydik :))))

15 Eylül - 29 Eylül: Studio Live A+: 10 TL

7- Dobrinja'da Düğün: CKM - Tiyatro Pera

Oyunda olaylar 1993’te, Yugoslavya İç Savaşı’nın ikinci yılında geçer. Dobrinja, Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’nın bir mahallesidir. Saraybosna Sırp kuşatması altındadır. Müslüman Boşnaklar yaşam mücadelesi vermektedir. Kentte iki günlük ateşkes ilan edilmiştir. Yıkıntılar arasında yan yana iki evde yaşayan iki aile, evin yıkılmakta kurtulmuş küçük bahçesinde, gece bir düğün yapacaklardır. Düğün, kendi yaptıkları canlı müzikle, dansla, yoksunluk içinde hazırlanmış bir sofrayla kutlanır. Hazırlıklarla geçen sabah, öğleden sonra ve düğünle sonlanan akşam; savaşın içinde bir günün trilogyasını oluşturur. Bu zaman kesitinde, savaşta yaşanan acılar, ölümler, kırık hayatlar, kayıp aşklar ve savaşla yitirilen insani değerler sorgulanır.

Bu insanların savaşa rağmen müzikle, dansla buluşturdukları umutları, tutkuları, direnişleri, varoluşlarının tek dayanağıdır artık.

18 Ekim - 16:00: CKM: 25 TL

23-24-25 Ekim: Tiyatro Pera: 25 TL



8- Venedik Taciri: Tiyatro Pera

Oyun, önemli bir ticaret merkezi olan İtalya’nın Venedik kentinde gelişir. Oyuna adını veren, yüksek burjuva Antonio, deniz aşırı ticaret yapmaktadır. Antonio’nun yakın dostu Bassanio ise burjuva dünyasının ihtişamı içinde tüm servetini savrukça yitirmiştir. Bassanio, Belmont’ta zengin bir kadın olan Portia ile evlenebilmek için Antonio’dan borç para ister. Antonio bütün parasını gemilere yatırdığından dostu için para taciri Musevi Shylock’tan faiziyle borç para ister. Shylock piyasada kazancına engel olan ve kendisini her fırsatta aşağılayan Antonio’ya borç para vermeyi ilginç bir koşul öne sürerek kabul eder. Shylock paranın vadesi karşılığında faiz yerine Antonio’nun vücudundan kalbine yakın bir yerden yarım kilo et ister. Antonio ise gemilerinden kazanacağı paraya güvendiği için bu ölümcül senete imza atmayı kabul eder. Anlaşma sonunda parayı alan Bassanio, Belmont’a gider. Portia, babasının vasiyeti gereği altın, gümüş, kurşun kutulardan birini seçerek kendi resmini bulan talipli ile evlenecektir. Resmi bulan Bassanio, Portia ile evlenir. Antonio gemileri battığı için Shylock’a borcunu ödeyemez. Shylock ise Musevi kimliği ve varoluşunu aşağılayan Antonio’dan intikam alabilmek için fırsatı değerlendirip Venedik mahkemesine başvurur. Venedik’ten gelen bu haber üzerine Bassanio arkadaşlarıyla Venedik’e gider.
Para ticareti yapan Yahudi Syhlock ile Hıristiyan tacir Antonio, Venedik yasalarına göre hesaplaşacaklardır.

Klasik bir Shakespeare oyununu seyretmenin keyfine varın :)))

30 Kasım - 11 Aralık: Tiyatro Pera: 25 TL



9- Henüz bu sene de oynanıp oynanmayacağını bilemediğim "Gagarin Sokağı". Konu hakkında bilgilenince haber vereceğim. Geene geçen sene kaçırıp üzüldüğüm bir oyundu.



10- Ayrıca henüz "Dot" tiyatrosunun programı açıklanmamış, onu bekliyorum.



11- Tiyatro Kedi'nin klasik ve güzel oyunları var ama açıkcası ben biraz pahalı diye gitmiyorum. belki bu sene bir iki tanesine para ayırma şansım olur :))))









11 Eylül 2009 Cuma

yaz sonu önerileri




malesef yaz bitti :((((( nasıl başladığını bile anlayamadığım, çok kısa gelen bir yaz yaşadım. yaşlarımız ilerlemeye başladıkça mevsimler mi kısalıyor acaba? son 5 senedir yıllar bana kısalıyor gibi gelmeye başladı. sanki 6 ayda bir yılbaşı kutluyoruz :))) işin şakası tabi ama gerçekten iş hayatı, sorumluluklar falan derken gittikçe daralan bir çember içinde yaşamaya başladığımı ve hayatın çok hızlı şekilde elimden kayıp gittiğini hissediyorum.
herneyse bu tamamen başka bir yazı konusu olabilir. bugün sadece gelmesini umduğumuz pastırma sıcakları ve güneş ile yapılabilecek aktiviteler konusunda öneri de bulunucam :))
1- dün akşam yapılması planlanan ama malesef yağmurdan dolayı 17'sine ertelenen "Haydarpaşa garı merdivenlerindeki Tuluyhan Uğurlu" konserine gitmek. umarım yağmursuz bir hava olur da serin bile olsa montlarımıza sarılıp haydarpaşanın büyülü ortamında, deniz in üstünde, piyanonun tınısında kaybolup başka dünyalara gitme şansı buluruz.


2- yaza veda partisi verip son kez arkadaşlarla açıkhava da güzelce eğlenmek. geçen hafta sonu gittiğimiz "Hawaii" temalı parti gibi bir gece olabilir. gerçi ben de dahil sadece 3-5 kişinin temaya uyduğunu gördük ama olsun, gene de aksesuarlar ve ortam Hawaii keyfi yaşattı sayılır :)))


3- güneş in iliklerimizi ısıtacağı bir günde çimlerin üzerinde minderlere yayılıp son bir piknik keyfine ne dersiniz :))) hayatım boyunca yumurtalı, salatalık-domatesli ilkokul pikniklerinden nefret etmişimdir. ama sucuk ekmek ve şarabın dahil olduğu, minderlerin üstünde keyif çatıp güneşin kollarına kendinizi bıraktığınız, akşamına ufak bir çakırkeyiflik ve güneşten dolayı oluşan kızarıklık yaşadığınız birkaç saate kesinlikle hayır demem. yazı bitirmenin güzel bir yolu değil mi sizce de :))))
4- kışın en vazgeçemediğimiz aktivitesi olan sinemayı son kez açıkhava da yaşayın. mümkünse bir şezlonga uzanıp, kalın polar battaniyenizin altına girin ve yıldızların altında izleyeceğiniz - mesela bir romantik komedi- filmin keyfini çıkarın.

5- mümkünse sakin yağan bir yaz yağmurunun altında yürüyüş yapın hatta gene mümkünse yanınızda bir sevdiğinizle bu anı paylaşın, sevgiliniz, dostunuz, aileniz vs...

aklınıza gelecek daha binlerce fikir olabilir ya da hiçbir fikir olmayabilir. gene de yazın bittiğini ve önümüzde soğuk bile olsa güzel şeyler getireceğiniz umduğumuz bir kış mevsimin olduğunu biliyoruz. genelde insanlar kışın biraz daha depresyon eğilimlisi oluyorlar, şahsen ben güneşi göremeyince biraz depresif oluyorum sanırım :))) ama kar yağdığı zaman da dışarda olup yürümeye, ya da kartopu oynamaya hala bayılıyorum :))))



MUTLU KIŞLAR :))))))))))))