13 Haziran 2011 Pazartesi

umudum da kalmadı

bu kadar sahtekarlık, dolandırıcılık, pislik dolu bir ülkeye artık malesef yapıcak bişey kaldığına inanmıyorum

25 Mart 2011 Cuma

bitsin bu haftaaaaaaa

bütün hafta aşağıdaki resim modundaydım

o kadar sıkıldım ki bu hafta, uzadı da uzadı. sanırım en büyük sebep yanımda oturan ve konuşmadığım iş arkadaşımın bu hafta sonunda doğum iznine çıkacak olmasıydı :)) ama resmen dakika saydım hergün :))

işte bugünkü modum :) aynen böyle çıkıcam ofisten

18 Mart 2011 Cuma

18 Mart 1915

Söylenecek tek birşey var : "Geldikleri gibi giderler"
ve de gittiler, hepinize çok teşekkürler bu vatan için canını hiçe sayan evlatlar
keşke bugünün insanları biraz daha değerinizi bilseydi, o zaman belki bu ülkenin ne zorluklarla bugüne geldiğini anlayıp kafalarına göre parça parça satmazlardı

28 Şubat 2011 Pazartesi

Bir Grup Blogger'dan Başbakana Açık Mektup/Manifesto

Sayın Başbakanım,


Basında yer alan içki yasakları haberleri nedeniyle hazırlamaya başladığımız bu manifestonun konusunu, 2011 Türkiye’sinde yaşanan “sosyal hayata yapılan müdahaleler” oluşturmaktadır.





Bizler kim miyiz?



Biz yan dairedeki komşunuzuz, biz bakkaldaki çırağız, biz üniversite öğrencisiyiz, biz vergisini kuruşu kuruşuna veren çalışanlarız, biz devletin memuruyuz, biz doktoruz, biz öğretmeniz, biz kesinlikle nedeni içkiden olmayan işsiziz, biz restoran sahibiyiz, biz çiftçiyiz, biz fabrikatörüz, biz akademisyeniz, biz reklamcıyız, biz asker çocuğuyuz, kısacası biz bu ülkenin dünü, bugünü ve geleceğiyiz. Ve biz içki içmeyi seviyoruz. Ama biz bugüne kadar bunu söylemeyi gerekli görmemiştik. Ama şimdi son derece gerekli görüyoruz ve sıralıyoruz:



1.Bizler, her türlü özgürlüğü kısıtlayıcı müdahaleye karşıyız.



2.Bizler, ikiyüzlü demokrasiye karşıyız.



3.Biz “aslı olmayan korkular cumhuriyeti” yaratmaya çalışanlara karşıyız.



4.Biz, topluma karşı sorumlu birey yetiştirmenin yasaklardan geçmediğine inanıyoruz.



5.Biz, bu tip konularda başkasından koruma istemiyoruz; hepimizin kendini koruyabilecek bilinçli bireyler olduğunu biliyoruz.



6.Bir toplumu güzel kılan şeyin farklılıklar olduğuna inanıyoruz.



7.Bizler, demokrasiye inanıyoruz.



8.Bizler, yasakların ileride daha vahim sonuçlar doğuracağına inanıyoruz.



9.Biz, “içki seviyoruz” deme zorunluluğu hissetmeden içki içmek istiyoruz.



10.Biz, bu yüzden alkolik, serseri, işe yaramaz olarak yaftalanmak istemiyoruz.



11.Bizler her medeni toplumdaki medeni insanlar gibi içkinin keyifli anlarımıza eşlik etmesinden hoşlanıyoruz.



12.İçkinin bir amaç değil araç olduğunu düşünüyoruz.



13.Bizler çocukların ve 18 yaşından küçük gençlerin içki ve sigara içmelerine kesinlikle karşıyız.



14.Biz 18 yaşında gençlerin silah kullanmasına da karşıyız.



15.Biz bugüne kadar 18-24 yaş arası TC gençleri nasıl yaşadıysa öyle yaşamak; hatta daha da özgür bir ortamda yaşamak istiyoruz. Fakat özgürlüklerin sınırlarına da inanıyoruz.



16.Biz gençken eğlenmek, yaratmak, etkilenmek istiyoruz. Bunun da gelecekte daha sağlıklı, sosyal hayatında ayakları yere daha sağlam basan bireyler yetiştireceğine inanıyoruz.



17.Biz, gece hayatını seviyoruz.



18.Biz, gece hayatını sadece alkol ve cinsel içerikli olarak gören zihniyete karşıyız.



19.Biz bir konsere gitmenin, müzik dinlemenin, insan için geliştirici etkinlikler olduğunu düşünüyoruz.



20.Biz, bir konser dinlerken, notalara bir kadeh de içki eşlik etsin istiyoruz.



21.Biz, dünya starlarını görmek istiyor, bu konuda Dünya’dan geri kalmak istemiyoruz.



22.Biz, tüm çağdaş memleketlerin gençleri gibi kendimizi en özgür hissettiğimiz müzik festivallerine katılmak istiyoruz.



23.Biz, sanatçıların eserlerinin tanıtılması için çaba harcayan sanat galerilerin gala davetlerinde, bir kadeh içki alıp eserleri seyre dalmak istiyoruz.



24.Bizler, 40 yıllık bakkalımızdan 40 yıldır olduğu gibi içkimizi almak istiyoruz.



25.Bizler, düğünlerimizde sevincimizi paylaşan misafirlerimizle şerefe kadeh kaldırmak istiyoruz.



26.Biz, binlerce medeniyete ev sahipliği yapmış bu topraklara gelen turistlere, yine binlerce yıllık kültürümüzde var olan rakı-balık-meze, şarap-yemek uyumlarını en iyi anlatabileceğimiz görselleri sunmak, binlerce yıllık kültürümüzü anlatabilmek istiyoruz.



27.Biz, sevdiğimizle bir deniz ya da orman manzarasına bakarak ya da mehtabı batırarak kadeh tokuşturmak istiyoruz.



28.Biz, dini inançlarımızın ve sorumluluklarımızın sadece bizim meselemiz olduğunu düşünüyoruz.



29.Biz, tabii ki başkasının özgürlüğüne zarar vermeden özgür olmak istiyoruz.



30.Biz, bu hayatı kutlamak istiyoruz.



"Bu mektup/manifesto benim, bizim, onların değil destekleyen herkesindir! Eğer sen de desteklemek istiyorsan; bu yazıyı kendi facebook hesabında, blogunda, ya da nerede istersen orada yayınla.



Biz sesimizin hep birlikte daha güçlü çıkacağına inanıyor ve başbakanımızın söylediği gibi sadece %58'in değil geriye kalan %42'nin de Başbakanı olduğunu göstererek bu yazıyı dikkate alacağını umuyoruz! Hem belki %58’in içinde de bu manifestoyu destekleyenler vardır? Kim bilir…



Saygılarımızla,

Bir Grup Blogger!

Posted by İçki Manifestosu

17 Şubat 2011 Perşembe

Şirince yok olmasın

Ülkemiz yıllarca medeniyetlere ev sahipliği yapmış ama malesef elimizdeki değerlerin hiçbirine sahip çıkamadığımız gibi bir de yok olmaları için resmen çaba göstermelerine sessiz kalıyoruz. Tarihi eserleri katletmek modernlik değildir bayanlar baylar aksine tam anlamıyla gericiliktir.


Şirince yok olmasın diyebilirsiniz, bunun için yapmanız gereken http://sirinceyokolmasin.blogspot.com/ adresine girerek ad soyad ve e-mail bilgilerinizi paylaşmak, sizin adınıza gerekli kurumlara mail yollanıyor anında. Hepimiz bişey yapmalı diyoruz ya alın size fırsat

9 Şubat 2011 Çarşamba

Aşk tesadüfleri sever (mi?)

Yaklaşık 2 ay önce TNK'nin klibini gördüğüm gün keşfettiğim ve gerçekten beklediğim bir filmdi "Aşk Tesadüfleri Sever".
Dün akşam en yakın 2 arkadaşımla gittik, eeee tabi Mehmet Günsür'ü salyalar akıtarak seyrettik 3 kadın olarak :)))) kesinlikle bu adama uzun saç inanılmaz yakışıyor :))) bi de o bakışı, o gülüşü falan beni bitrdi :)) şimdi ondan sonra git de kocaya, sevgiliye bak olmuyo valla :))) aman canım napalım artık allah eşine, çocuklarına bağışlasın zira allah bozmasın adam pek mutlu :)) ama gene de bakın ve hak verin çok yakışıklı diil miiiiii :)))))))))))))















Her neyse, filmin konusuna gelince, aslında sanırım bu ara facebook ta devamlı dönen "EylülAkşamı" klibini seyretmeyen kalmamıştır, tam olarak filmi anlatıyor klip. Altan Erkekli'nin filmde kullandığı bir replik bence yeteri kadar özetliyor aslında olayı: "bazen ilk görüşte bilirsin o insan senin kaderindir,bazen bir ömür ararsın,bulunmaz". Hatta tam da aşağıda resmi bulunan sahnede söylüyor oğluna bu cümleyi :)



Bir tesadüf sonucu 1 Eylül 1977 tarihinde Ankara'da aynı hastanede aynı zamanda doğan ve yıllar içinde birbirlerini bilmeden, tanımadan uzaktan uzağa bir çocukluk aşkı yaşayan iki insanın 25 sene sonra İstanbul'da yollarının kesişmesi sonucu tekrar aşkı bulma çabaları.

Filmde ana karakterin çocukluğunu oynayan Reyhan Asena Keskinci'ye bayıldımmmmmmmm, muhteşem bir ufaklık, kendisi bez bebek dizisinde oynamıştı en son sanırım. Bu filmde çok doğal ve içten bir oyunculuk sergilemiş, kırmızı bisikletli çocuğa olan aşkını o kadar saf ve güzel vermiş ki gülüşü ve bakışlarıyla :)))))))))))

Film gerçekten fazlasıyla tesadüfler üzerine kurulmuş, o saniye sen arkanı dönseydin, ben 2 dakika erken gelseydim, sen 15 dakika geç kalsaydın vs vs vs, bir bakıma benim gene çok sevdiğim bir film olan "Sliding Doors" a benziyor. Gerçekten hayat ya da aşk bu kadar ufak tesadüflerden mi oluşuyor diyorsunuz, ya da bu tesadüfler niye bana olmuyor :))

Geri dönüşlerle ilerliyor film, tam günümüzdeyken bir anda 80 lere dönüş yapıyor, ve oradaki kıyafetler, arabalar, mahalleler güzel detaylarla verilmiş, ben Ankara'yı pek bilmem açıkcası çok da sevmem ama özellikle Ankaralıların filmi çok beğendiklerini duydum, belki çocukluğunuz o tarihlerde orada geçtiyse size de daha yakın gelebilir.

Filmi beğenmeme sebep olan en büyük etken başroldeki erkek karakterin kıza olan düşkünlüğü ve duygularının yoğunluğuydu sanırım. Bir adamın 25 yıl sonra aşık olduğu kadını tanıyıp onun için birşeyler yapmaya çabalaması, onu etkilemek için ağdalı sözler, aşırı duygusallık ya da cool görünme gibi bir çaba içine girmemesi, tamamen doğal ve samimi olması, kadının kararı ne olursa olsun ona saygı duyması, sadece yanında olmak için çaba göstermesi. tamam biliyorum tamamen kadın görüşü diyeceksiniz ama etrafta böyle bir erkek olmadığı için filmlerde görmek iyi geliyor insana :)))) Hele de "Sen nerdeydin bugüne kadar" gibi bir cümle kuruyor ki o sahnede Mehmet beni benden aldı :PPPPPPP (En son erkek arkadaşım da böyle bir cümle kurmuştu ama sonumuz pek iyi olmadı :PPPP, ayrıca kendisi Mehmet'in yanında baya baya çirkin denecek bir adamdı :P)

Müziklere değinmeden geçemiyeceğim, filmin içinde çok doğru yerlerde çok doğru şarkılar kullanılmış, ve kesinlikle sahnenin etkisini kat be kat arttırıyorlar, hele son sahne de Şebnem Ferah'tan Hoşçakal giriyor ki offfffffffff diyorum bütün tüylerim diken diken oldu, bunun ayınısı Sınav filminin sonunda Manga'dan Dursun Zaman çaldığında da yaşamıştım. Son yıllarda gerçekten film müziği işini çok başarılı yapmaya başladı sinema sektörü.

Herneyse sonuçta benim çok eğlendiği, gayet romantik ama sonu dram bir film. Gene de hoşuma gitti tavsiye ediyorum hepinizi, filmden birkaç kare koyup yazıyı bitiriyorum :))







1 Şubat 2011 Salı

happy birthday to me


Heppy de birtday tooo meeee :)))) kocamannnnnnnnnn 32 yaşında bi kadın oldum ama ben henüz 25 ime girmiş gibi hissediyorum napıcaz :)))))))))))))
Never Too Old To Party :))))))))))))))))) Kutlamalar başlasınnnnnnnnn


6 Ocak 2011 Perşembe

2011 filmleri

Yeni filmler geliyor, birkaç tanesini heyecan ve merakla bekliyorum gerçekten.


1- I am love: Çok başarılı bir oyuncu olduğunu düşündügüm Tilda Swinton'un başrolünde olduğu bir film. Film Milano'da geçiyor yani benim gibi İtalya'yı sevenlerin mutlaka görmesi gerekli :))



Milan’da tekstil işiyle uğraşan zengin bir ailenin hasta olan büyükbabası işi oğlunun ve torununun bakımına bıraktığını ilan eder.
Evin hanımı Emma (Tilda Swinton) hem onların iş seyehatlari nedeniyle hem de kızının okul için evi terketmesiyle kendini yalnız hisseder. Rus asıllı olan Emma kendini yeni bir dünyada bulur… Burjuvazi, aşk ve tutku üçgeninde gelişen trajik bir aşk hikayesi. Fragmanı için tıklayabilirsiniz.  

2- Black Swan: Muhteşem Natalie Portman'dan gene çok güzel bir film, zaten kadının içinde olduğu hi.bir projeye kayıtsız kalamıyorum :))


Nina (Portman), New York’ta yaşayan çok yetenekli bir balerindir ve hayatında çoğu balerin için de olduğu gibi dansetmekten başka bir şey yoktur.
Eski bir balerin olan ve bu konuda çok hırslı olan annesi Erica (Hershey) ile yaşamaktadır. Oyun yönetmeni Thomas Leroy (Cassel) Kuğu Gölü’nün baş balerini Beth MacIntyre (Ryder) yeni sezonda değiştirmeye karar verir ve ilk tercihi de Nina’dır.
Balenin saf ve zarif Beyaz Kuğu ile şehvetin temsilcisi Siyah Kuğuyu aynı anda canlandırabilecek birine ihtiyacı vardır. Fakat Nina’yı bekleyen bir yeni bir rakip vardır, ve o da Leroy’u etkilemeyi başarmıştır. Nina Beyaz Kuğu rolüne her ne kadar uysa da Lily de Siyah Kuğu’nun tam karşılığıdır.
İki genç dansçı arasındaki rekabet garip bir arkadaşlığa dönüşürken Nina da kendi karanlık tarafıyla haşır neşir olmaya başlamıştır – onu mahvedebilecek türden bir kayıtsızlık. Fragmanı için tıklayınız.

3- No Strings Attached: Gene bir Natalie Portman filmi, bu defa romantik komedi oynamış, fragmanından gördüğüm kadarıyla eğlenceli gibi :)

Filmde Portman ve Kutcher, duygusallık içermeyen, cinsel bir arkadaşlık kurmaya çalışırlar. Ancak çok fazla süre geçmeden, bu işin böyle yürümeyeceğini, sadece seks üzerine bir ilişki kurulamayacağını ve daha fazlasını istediklerini farkederler. Fragmanı için tıklayınız. 

4- Bir Avuç Deniz: Engin Altan DÜzyatan ve Berrak Tüzünataç'ın başrollerini paylaştıkları bir aşk filmi. Çok büyük beklentiler içinde olunmaması gerek büyük ihtimalle ama güzel görünüyor.

Deniz isimli bir kızın; Deniz’e aşık Mert’in; Mert’e aşık Deniz ve Dilek’in; belki de hepsinden önemlisi, oğlu Mert’e aşık Rana Hanım’ın hikayesi.

Bir avuç aldığımız deniz, gerçekten deniz midir?

Tutkularımızın sınırı nerede? Fragmanı için tıklayınız.

5- Eyvah Eyvah 2: İlk filmde çok eğlenmiştim, çok samimi bir komedi gelmişti bana, 2. filmden de umutluyum açıkcası :)

İlk filmin sonunda aşık olduğu kızı (Özge Borak Şakrak) istemek için Firuzan ile ( Demet Akbağ) Geyikli’ye doğru yola çıkan Hüseyin”i ( Ata Demirer) EYYVAH EYVAH 2’de de binbir yeni macera bekliyor!

Firuzan’ın birkaç günlük ziyareti Kuzey Ege’de uzun bir maceraya dönerken, Hüseyin’in Müjgan’a kavuşup kavuşamayacağının cevabı da bu maceraya bağlı!  Fragmanı için tıklayınız. 

6- Aşk Tasadüfleri Sever: Yakışıklı ve bir o kadar da yetenekli Mehmet Günsür'un yeni filmi. Belçim Erdoğan ile başrolü paylaşıyor bu filmde. Bu adama aşık rolleri çokkkk yakışıyorrrr :))))

Çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca yolları Ankara’da kesişen ve 2010 yılında İstanbul’da tanışan Özgür (Mehmet Günsür) ve Deniz (Belçim Bilgin), kendilerini engellerle dolu aşk macerasının içinde bulurlar. Bir yandan da geri dönüşlerle onların geçmişlerini izlerken, diğer yandan da Türkiye’nin 70’li, 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarında gezerek, dönemin unutulmaya yüz tutmuş populer kültür öğeleri, müzikleri, yaşam biçimleri Aşk Tesadüfleri Sever’in nostaljik yönünü tamamlıyor. Fragmanı için tıklayınız.

7- Pirates of Caribbean: On Stranger Tides: Karayip Korsanlarının son filmi, bu kez sadece Johnny Deep'i görüyoruz filmde, kendisine Penelope Cruz eşlik ediyor.
Yapımcılığını Jerry Bruckheimer ve yönetmenliğini Rob Marshall’ın üstlendiği “Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde”, başarılı seriyi ateşleyen eğlence, macera ve mizah unsurlarını bu defa Disney Dijital 3 Boyutlu olarak aktarıyor. Johnny Depp, aksiyon dolu bir dürüstlük, ihanet,gençlik ve ölüm hikayesindeki simgeleşmiş Kaptan Jack Sparrow rolüne geri dönüyor ve yolu geçmişinden gelen bir kadınla (Penelope Cruz) kesişiyor. Jack hem aralarındakinin bir aşk olup olmadığından, hem de kadının efsanevi Gençlik Çeşmesi’ni bulmak için kendisini kullanan acımasız bir sahtekar olup olmadığından emin olamıyor. Kadın onu korkunç korsan Karasakal’ın (Ian McShane) gemisi Kraliçe Anne’in İntikamı’na binmeye zorlayınca, Jack kendini Karasakal’dan mı yoksa geçmişinden gelen bu kadından mı daha fazla korktuğunu bilmediği beklenmedik bir maceranın içinde buluyor. Fragmanı için tıklayınız.


8- Harry Potter and The Deathly Hallows: Kim ne derse desin ben 1. filmi beğendim, 2. yi de sabırsızlıkla bekliyorum. Bütün seriyi, hem kitap hem de film olarak seviyorum napim :)))) Malesef henüz 2. filmin fragramı çekilmedi ama şimdilik ben 1. film ile de idare ederim diyenler için buyrun.

şimdilik aklıma gelen ya da gözüme çarpanlar bunlar ama araştırmalarım devam edicek :))