13 Ağustos 2009 Perşembe

bi filmden sonra gelinen nokta

dün akşam "the proposal" filmini seyrettik. tipik romantik komedi olduğunu bile bile gittik. başrolde Ryan Reynolds'un oynuyor olması benim için bonus bir durumdu tabi ki. özellikle t-shirt'ünü çıkartıp o muhteşem karın kaslarını izleyici ile paylaştığı bölümün filmin en favorim olan kısmı olduğunu belirtmeliyim :))))
herneyse filmin konusu tipik aslında. çok çalışan, hırslı, duygusuz görünen bir kadın ve kadının kölesi gibi davrandığı bir asistan. kadının sınır dışı edilmesi gibi bir durum söz konusu olunca evlenmek üzere bir "iş anlaşması" yapıyorlar, tabi ki sonunda beraber 3 gün geçirip aşık oluyorlar ve gerçekten evlenmeye karar veriyorlar falan filan. eeeee tabi araya da çılgın aileler, eski sevgililer, işgüzar sosyal görevlilerin de serpiştirilmesiyle seyredilebilecek bir romantik komedi olmuş.

neyse asıl konuya geliyorum bu kadar girizgahtan sonra. bir insan diğerine 3 günde aşık olup evlenmeyi düşünebilir mi? niye her seferinde bu romantik komedi filmlerin gazına gelip hayatımıza giren adamların bize 3 gün içinde aşık olmasını bekliyoruz acaba :)))))))

olmuyor işte kızlar olmuyor, ne demişler " yalan dostum, aşk diye bir şey yok". ben aşka olan bütün inancımı kaybettim, hem kendi yaşadıklarımdan hem de etrafımda birbirine aşık olduğunu söyleyen insanların yaşadıklarından.

adam ve kadın birbirlerine çok aşıklar, ölüp bitiyorlar ama ellerine geçen ilk fırsatta birbirlerinin gözünü oymaktan ya da birbirlerini aldatmaktan çekinmiyorlar. eeeeeeee hani aşk, hani sevgi saygı, hani bağlılık, noldu????
bi de bu kavramlara yani saygı, bağlılık, hayatı ğaylaşma gibi kavramlara burun kıvırıyorlar:

- aman klişe abi bu laflar,
- kaçıncı yüzyıldayız artık bağlılık mı kaldı
-ben özgürüm istediğimi yaparım. bir kadın/erkeğe bağlanmak ne kadar banel.

sensin banel ya :)))))) seyrediyosunuz "sex and the city", "ally mcbeal", "beverly hills 90210" gibi dizileri ondan sonra ben de özgürüm ben de önüme gelene yazarım, istediğim gibi takılırım diyosunuz. hadi beeee. hayatta başarılar o zaman size :)))))))
bu bahsettiğim dizileri ya da filmleri ben de seyrediyorum, gayet de eğleniyorum seyrederken ama hayatımın bir parçası haline getirmiyorum ya da kendimi o tarz yaşamak zorunda hissetmiyorum sonuçta olmaz zaten, eğreti durur üstümde aynen sizin üstünüzde durduğu gibi.

bir arkadaşım vardı üniversitedeyken. aşık olduğu bir erkek arkadaşı vardı, beraber bir gelecek planlıyorlardı falan filan. sonra çocuk daha iyi bir geleceklaeri olsun diye amerika ya master a gitti. altı üstü 2 sene yani temelli olan bir ayrılık diil.

kızın başka bir adamdan hoşlanmaya başlaması için sadece 2 ay gibi bir süre geçmesi yetti. yani hoşlanabilirsin olabilir ama erkek arkadaşın varken sokma adamı hayatına, frenle kendini di mi? çok istiyosan ayrıl öbür çocuktan bunla beraber ol, ne bilim en azından bence öyle.

ama yok frenlemeyi bir kenara bırak kız gayet düzenli bir ilişki içine girdi 2. çocukla. 1,5 sene güzel takıldılar, yediler, içtiler, gezdiler, seviştiler. o çocuğa da aşık oldu.

ama sonunda diğer çocuk amerikadan gelince 2. adamı bıraktı gitti esas oğlan ile evlendi, hiçbirşey olmamış gibi hayatına devam ediyor bildiğim kadarıyla.

ya ne bilim ya şimdi bunu gördükten sonra aşk var diyebilir misiniz????? bu en basit örnek ama çok görüyorum etrafımda bunun gibi şeyler, sonra da tabi ki aşk diye bişeye inanasım gelmiyor.

birine aşıksan gözün ondan başkasını görmez, her zaman yanında olsun istersin, telefonda arayanın o olduğunu gördüğün zaman bile nefesin kesilir 3 saniyeliğine. canının sıkkın olduğunu anladığın zaman gidip sıkıca sarılmak, ona bütün gücünle ben yanındayım, her zaman yanında olacağım demek istersin. üzerinde leş bir t-shirt, yırtık bir eşofman, suratında bir karış sakal olduğu zaman bile sana dünyanın en yakışıklı erkeği gibi gelir. normalde başkası yapsa dayanamayacağın hareketler bile ondan geldiğinde normal hissedersin.

bir süre sonra bunların yanında bir de mantığını devreye sokup o insanla bunu paylaşabiliyorsan budur işte dersin. bu insan "o" dur. bu insan benim aşık olduğumdur, hayatımın anlamı, düşlerimin gerçekleşmesi, beni tamamlayandır.

ben böyle bir ilişkiyi, böyle bir insanı aramaktan uzun zaman önce vazgeçtim. ama umarım siz bulmuşsunuzdur ya da bulursunuz. eğer yanınızdaki insanın "O" olduğuna inanıyorsanız, sizi selamlıyorum dostlarım ve sakın diyorum ama sakın bırakmayın birbirinizi :)))))))

2 yorum:

  1. ben bu bir filmden sonra gelinen noktaları birkaç milyon kez yaşadık sanıyorum bkz. before sunset/sunrise ikilemesi:))))

    YanıtlaSil
  2. onlar sadece film diil bebem, benim için yerleri çok ayrı biliyorsun :)))))

    YanıtlaSil